21 Şubat 2019 Perşembe

Betonlaşmanın Çevreye Zararları

Betonlaşmayı bırakın ,Sağlığınızdan olmayın





  1. Çevreye karşı yapılan büyük bir haksızlıktır.Şehirlerde her yerde yüksek binalar var olmaya başlamıştır. Bu binalar doğal ortamdan çalınarak yapılmaktadır. Yeşillik alanlar kesilip tahrip edilerek, parklar yıkılarak ve ortamın doğal yapısı bozularak binalar, fabrikalar, köprüler ve yollar yapılmaktadır. Elbette doğanın bu yapılara karşı aldığı intikamda çok sert olmaktadır.
  2. İnsan psikolojisi üzerinde yıkıcı etki yaratmaktadır. Çok büyük şehirlerde yaşayan insanların genel olarak bir bunaltı yaşamaktadırlar. Yüksek binaların varlığının insanlara nefes alma ortamı yaratmayışı, gürültü kirliliği ve kirli hava sağlığı kötü etkilerken psikoloji üzerinde de olumsuz etki yaratmaktadır. Aslında hayat kalitesini artırmak amaçlı yapılan bu yapılar aksine bu kaliteyi düşürerek insanların taş bloklar arasına sıkışmasını sağlamaktadır.
  3. Tarım alanları ve hayvancılığın sonunu hazırlar.Ülkemiz için betonlaşmanın zararları denildiğinde akla en sık gelen sorun tarım alanlarının yok olmasıdır. Üretim için en gerekli şey olan tarım alanlarına yapılacak yapılar üretimin durmasına sebep olmaktadır. Buna ek olarak hayvancılık için gerekli olan otlak arazilerinde büyük şirketler tarafından ya da devlet tarafından alınıp inşaatlara başlanması özellikle büyük baş hayvancılık için çok büyük tehdittir.
  4. İklim üzerinde değişiklik yaratmaktadırMevsimlerde ısı değişikliklerine sebep olan betonlaşma aslında büyük şehirlerde yaşayan insanların kolaylıkla farkettiği bir durumdur. Gün boyunca enerji toplayan yollar, binalar ve birçok yapı bu en erjilerini ısı olarak insanlara yansıtmaktadır. Bina yoğunluğu yüksek olan ve gelen güneş ışınlarını içine hapseden yapılara göre açıklık alanların daha serin olduğu bir gerçektir.
  5. Eskiden doğadan gelen malzemeler doğaya dönebilirdi21. yy’ da geri dönüşümün dünyamızın sürdürülebilir oluşu açısından çok önemli olduğu bir gerçektir. Bu konuda eski zamanlarda tüm yapılar kerpiç, ahşap ve taş gibi organik malzemelerden yapılırdı. Herhangi bir yıkılma durumunda doğa kendi içine bu malzemeleri geri alırdı. Fakat artık inşaat işlemlerinde yeni ve doğaya zararlı olabilecek malzemeler kullanılmakta. Bu hem geri dönüşümü engellemekte hem de doğaya ve gelecek nesillere büyük zararlar vermektedir.
Çevre kirliliği genel olarak insanların her türlü faaliyetleri sonucu suda, toprakda ve havada meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve böylece ortaya çıkan kötü koku, zehirlilik, radyasyon, gürültü, hava kirliliği ve arzu edilmeyen diğer sonuçlar olarak tanımlanabilir. Çevresel problemlerin nedenleri hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde benzer bir eğilimle, plansız kentleşme ve sanayileşmeyle ilgilidir. Burada plansız kentleşmeyi önemle vurgulamamızın nedeni çevre üzerindeki tahribatın asıl nedeninin birçok kaynakta gösterildiği gibi kentleşmenin değil, plansız kentleşmenin olduğudur. Özellikle insanların daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak amacıyla kentlere göç etmeleri çevresel bozulmaların nedenlerinin başında gelmektedir. Bilim adamları kırsal alanlardan kentlere doğru göç sürecinin önümüzdeki 50 ile 100 yıl arasında özelliklede gelişmekte olan ülkelerde devam edeceğini tahmin etmektedirler. Kentleşmenin çevre üzerindeki tahribatı genellikle üç şekilde meydana gelmektedir. Bunlar[19]:
a) Doğal Yaşam Alanlarının Yerleşim Alanlarına Dönüşmesi. Yani habitat üzerindeki etki. Plansız yapılan bir kentleşme hareketi sonunda verimli tarım arazileri yerleşim alanlarına dönüştürülmekte, zaten kıt olan tarım arazilerinin israfına yol açılmaktadır. Hayvanlara ait yaşam alanları da insanların istilasına uğramış, sonuç da bazı hayvan türleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır.
b) Aşırı Doğal Kaynak Çıkarımı ve Tüketimi. Büyüyen şehirler genellikle yerel alanlardan sağlanandan daha fazla kaynağa gereksinim duyarlar. Bu yüzden şehirler sadece kendi sahalarından değil, kendilerinden çok uzakta bulunan doğal kaynakları da çıkarıp tüketmektedirler. Bugünkü hızla tüketilmeleri durumunda Alüminyum rezervlerinin 31 yıl, kömür rezervlerinin 111 yıl, bakır rezervlerinin 21 yıl, civa rezervlerinin 11 yıl ve petrol rezervlerinin 20 yıl sonra tükeneceği tahmin edilmektedir.
c) Atıkların Dünya Tabakaları Üzerindeki Etkisi (atmosfer, litosfer, hidrosfer). Gerçekten kentleşme en çok atmosfer, litosfer ve hidrosfer üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Bunların neler olduğu aşağıda sıralanmıştır.

Betonlaşmanın İklim Üzerindeki Etkileri

Kentleşme sonucu ortaya çıkan yapılanma aşırı ısınmaya neden olmaktadır. Örneğin yollar, binalar, kaldırımlar gün boyu depoladıkları enerjiyi geceleyin serbest bırakarak iklimin aşırı ısınmasına neden olmaktadır. Yine aşırı yapılanma rüzgarların esişini olumsuz yönde etkileyerek bitki örtüsüne zarar vermektedir. İklimin aşırı ısınmasına neden olan bir diğer etkende sera etkisidir[21]. Atmosferdeki artan karbondioksit miktarı bir seradaki cama benzer şekilde güneş ışınlarının içeriye girmesine engel olmazken, tekrar atmosfere dönmesine engel olarak dünya ısısının artmasına yol açmaktadır. Yapılan bazı hesaplamalara göre 2020 yıllarında dünyanın ortalama ısısının 1-2 derece artması halinde ortaya çıkacak buzul erimeleri sonucu karaların %20’si sular altında kalacaktır.

Betonlaşmanın Hava Kirliliği Oluşturması

Hava kirliliği kentlerin temel sorunlarından birisidir. Yapılan araştırmalara göre dünyada 1.1 milyardan daha fazla insan oldukça kötü havaya sahip şehirlerde yaşamaktadır. Şehirlerdeki hava kirliliğinin ana nedenleri endüstriyel gazlar, araçlar ve enerji üretiminin neden olduğu kirlenmedir[22]. Hava kirliliği hava ortamındaki kirletici unsurların havanın kendini temizleme kapasitesini aşması sonucu meydana gelmektedir. Bu açıdan hava kirliliği toz, duman, koku, su buharı gibi kirletici unsurların insan ve diğer canlılar ile eşyalara zarar verecek miktarlara yükselmesi olarak tanımlanabilir.
Ülkemizde sanayiden kaynaklanan hava kirliliğinin nedenlerini ise aşağıdaki gibi gruplandırabiliriz:
a- Gazların ve tozların filtre edilmeden atmosfere bırakılması,
b- Sanayi için yer seçilirken topoğrafik, meteorolojik özelliklerin dikkate alınmaması,
c- Temiz teknoloji yerine kirletici teknoloji kullanılması,
d- Kullanılan yakıtlarda kirletici oranının yüksek olması.
Hava kirliliği özellikle solunum rahatsızlığı çeken insanlar üzerinde daha kötü sonuçlar doğurabilmektedir. Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan onbinlerce insan hava kirliliği sonucu hayatını kaybetmektedir.

Betonlaşmanın Doğal Kaynakları Üzerindeki Etkiler ve Zararları

Kentleşme sonucunda ortaya çıkan en önemli problemlerden biri de su kaynaklarında meydana gelen kirlenme ve azalmadır. Özellikle büyük kentlerde yaşanan aşırı su tüketimi su kaynaklarını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Günümüz dünyasında yaklaşık 1 milyar insanın temiz ve sağlıklı suya ulaşamadığı tahmin edilmektedir[23]. Sağlıklı suyun giderek azalması beraberinde ürkütücü sonuçlar getirmiştir. Örneğin günümüzde yaklaşık 900 milyon çocuk ishal hastalığına yakalanmakta ve 3 milyon çocuk da bu hastalık sonucu hayatını kaybetmektedir[24]. Kentlerde yaşanan çarpık yapılanma suyun hidrolojik döngüsünü de bozmaktadır. Suyun kirlenmesine neden olan en büyük etken ise lağım sularıdır
– Enerji Tüketimi ve Hava Kirliliği; Yıllık toplam enerji üretiminin yaklaşık %20’si taşıma amacı ile kullanılmaktadır. Bunun da %60 ile %70’i insanların taşınması yani ulaşım alanında geri kalanı da nakliye amaçlı olarak kamyon ve tır gibi araçlar tarafından kullanılmaktadır. Araçlarda yakıt olarak kullanılan enerjinin temelde petrol ürünlerine dayanması dünya toplam petrol üretiminin yaklaşık yarısının araçlarda yakıt olarak kullanılmasına neden olmaktadır. Motorlu araçların neden olduğu bir diğer olumsuz etki de hava kirliliğidir. Özellikle kentlerdeki hava kirliliğinin temel nedenleri arasında sayabileceğimiz egsoz gazları ihmal edilemez boyutlara ulaşmış durumdadır. Havada bulunan zararlı gazların yaklaşık yarısının motorlu araçlardan kaynaklandığı kanıtlanmıştır.
– Gürültü Kirliliği: Kentleşme ile birlikte motorlu araç sayısının ve kullanımının artması beraberinde gürültü kirliliği denilen bir başka sorunu da getirmiştir. OECD ülkelerinde yaşayan 100 milyondan fazla insan motorlu araçlardan kaynaklanan gürültünün tehdidi ile karşı karşıyadır. Şöyleki: gürültü ölçütü olarak kullanılan desibel bazında bu ülkelerde insanların maruz kaldığı gürültü miktarı 65 desibelin üzerindedir (Kabul edilebilir sınır 55 desibeldir).
Kaynak: yenisöz, renklinot, zararları.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder